Edebiyatçılar sık sık portre karikatürlerinin konusu olmuştur. 25 Nisan 1946 tarihli Karikatür dergisinin 539. sayısından, Kozma Togo imzalı nefis bir Yahya Kemal Beyatlı portresi...
1 yorum:
Adsız
dedi ki...
Dünya karikatüründe böyle bir şey var mıdır bilmiyorum ama Türk karikatürcüsünün çok ilginç bir huyu var; Edebiyatçıların portrelerini çizmek. Bir çizer durduk yere niye edebiyatçı portresi çizer, anlayabilmiş değilim. Netteki karikatürcü sitelerinde ise çok daha itici bir manzara var. Özellikle -Karikatürcüler Derneği çizerlerinde- habire ölü yazarların yıl dönümlerini hatırlayıp topluca portresini çizerler. "Ulu kimse seni unutmadık, sen şahane bir zattın" türünden şapşalca ağlak alt yazılar döşenip, özgürlük güvercini, kırılan zircirler vs. gibi yaratıdan yoksun görsel imgelerle de çizimleri süslerler. Özellikle de Can Yücel falan gibi, sol-kemalist-cumhuriyetçi okura hitap eden yazarların portreleri çizilir. Divan şiirindeki "mersiye" türünü andıran Türk karikatüründe henüz adlandırılmamış bu formatı beni delirtiyor. Karikatürcü çok zeki olmak zorundadır. Karikatürcü çok komik olmak zorundadır. Karikatürcü çok iyi çizmek zorundadır. Ama Türk karikatürcüsü bunların hiçbirinin ayırdında değil. O takvim yaprağını önüne koyup o gün ölüm yıldönümü olan yazarların portresini çizmek zorunda olduğunu sanıyor. Tanrım, mizah dergilerinde çizen insanları yarattığın için sana sonsuz şükranlarımı sunarım. Yoksa karikatür sanatı gerçekten çok itici bir sanat olacaktı.
"Çizgi Gezgini"ne hoşgeldiniz... İyi bir çizgi, farklı bir çizgi beni her zaman etkilemiştir... Bu "web günlüğü"nde (yani "blog"ta), çizgi evreninde yaptığım yolculuğa tanık olacaksınız. Arşivimde yer alan kitapları, dergileri; internet ortamında karşılaştığım işleri; gördüğüm, duyduğum çizgiyle ilgili haberleri web günlüğüme taşıyacağım.
TDK Sözlüğü'nde "çizgi"; "Bir noktanın yürütülmesiyle oluşan biçim" olarak tanımlandıktan sonra, örnek cümle olarak şu veriliyor:"Çizginin yalnız uzunluk boyutu vardır." Bu blogta o uzun yolun sadece bir kısmını tüketebilirsek ne mutlu...
1 yorum:
Dünya karikatüründe böyle bir şey var mıdır bilmiyorum ama Türk karikatürcüsünün çok ilginç bir huyu var; Edebiyatçıların portrelerini çizmek. Bir çizer durduk yere niye edebiyatçı portresi çizer, anlayabilmiş değilim. Netteki karikatürcü sitelerinde ise çok daha itici bir manzara var. Özellikle -Karikatürcüler Derneği çizerlerinde- habire ölü yazarların yıl dönümlerini hatırlayıp topluca portresini çizerler. "Ulu kimse seni unutmadık, sen şahane bir zattın" türünden şapşalca ağlak alt yazılar döşenip, özgürlük güvercini, kırılan zircirler vs. gibi yaratıdan yoksun görsel imgelerle de çizimleri süslerler. Özellikle de Can Yücel falan gibi, sol-kemalist-cumhuriyetçi okura hitap eden yazarların portreleri çizilir. Divan şiirindeki "mersiye" türünü andıran Türk karikatüründe henüz adlandırılmamış bu formatı beni delirtiyor.
Karikatürcü çok zeki olmak zorundadır. Karikatürcü çok komik olmak zorundadır. Karikatürcü çok iyi çizmek zorundadır.
Ama Türk karikatürcüsü bunların hiçbirinin ayırdında değil. O takvim yaprağını önüne koyup o gün ölüm yıldönümü olan yazarların portresini çizmek zorunda olduğunu sanıyor.
Tanrım, mizah dergilerinde çizen insanları yarattığın için sana sonsuz şükranlarımı sunarım. Yoksa karikatür sanatı gerçekten çok itici bir sanat olacaktı.
Ken Parker
Yorum Gönder